Türkiye, tarih boyunca farklı etnik kökenlerden halklara ev sahipliği yapmış bir medeniyetler coğrafyasıdır. Bu mozaikte önemli bir yere sahip olan Çerkeşler, güçlü tarihsel kimlikleri, geleneksel değerleri ve Türkiye ile kurdukları derin bağ ile öne çıkar.
Binlerce yıl önce Kafkas Dağları’nın eteklerinde doğan bir halk, Gururlu, mücadeleci, onurlu ve kaderin onları yurdundan ayırdığı o kara yıl 1864. Bir sürgün, bir kopuş, ama yeni bir toprak, yeni bir umut; Anadolu.
1864 Büyük Çerkez Sürgünü, tarihte acı bir iz bırakmıştır. Türkiye’ye yerleştirilen Çerkeşler, özellikle İç Anadolu, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde yaşamaya başlamıştır. Onlar Çerkeşlerdi. Yurt bildikleri topraklardan, Osmanlı’nın bağrına sığındılar. Geldiler; Çankırı’ya, aynı zamanda Çankırı’nın Çerkeş ilçesine de adını vermiştir, Düzce’ye, Kayseri’ye, Samsun’a…
Sadece bedenlerini değil; kültürlerini, törelerini, gururlarını da taşıdılar
Çerkeşler, kendilerine özgü yaşam tarzları, müzikleri, dansları ve “Adige Xabze” (Çerkez töresi) ile tanınırlar. Bir halkın sesi, töresi, kalbi… Çerkezler için Xabze, sadece bir kural değil; yaşamın ta kendisiydi. Saygı, ölçü, nezaket, adalet, Her şey bir dengede, her şey bir ahlakla.
Ağırlıklı olarak Sünni Müslümandırlar, ancak töreleriyle İslami değerleri harmanlamışlardır.
Kadına verilen değer, misafirperverlik, yaşlıya saygı gibi birçok konuda örnek bir yaşam biçimi sunarlar. Eğitimden sanata, siyasetten spora kadar birçok alanda Entegrasyon konusunda başarılı olmuş, asimile olmadan uyum sağlamış nadir topluluklardandır.
Türkiye’de binlerce kişinin Çerkez kökenli olduğu tahmin edilmektedir. Çerkezler, Türkiye’de kimliklerini koruma konusunda hassastır.
Dilin kaybolması, yeni nesillerin geleneklerden kopması gibi risklerle karşı karşıyadırlar. Kültür dernekleri, federasyonlar ve sivil toplum yapılarıyla kimliklerini yaşatma çabasındadırlar.
Çerkezler, Türkiye’nin tarihî zenginliğinde önemli bir katman oluşturur. Kimi adını açıkça söylüyor, kimi kültürünü kalbinde saklıyor. Ama hepsi, bu topraklara sadakatle bağlı. Bir yandan kimliğini koruyor, diğer yandan bu ülkenin geleceğine katkı sunuyor.
Geçmişleri acıyla yoğrulmuş, ama geldikleri topraklara sevgiyle bağlanmışlardır.
Bu halk, farklılıkların nasıl uyum içinde yaşayabileceğinin en güzel örneklerinden biridir.

