En büyük rahmet sahibinin en büyük rahmetisin sen
Sahiplenmemişken uğruna kainat yaratılan sen
Faninin her zerresine sarılmışız, ateşe sarıldığımızı bilemeden
Kendimizi karanlıkta bulduk, karanlığı kendimiz bildik
Sen nurunla aydınlattın karanlığımızı ey sevgili…
Her şey zıttının varlığıyla son bulur
Sen günahı sevapla son buldurmayı öğrettin
Sevabı günaha ezdirmemeyi öğrettin bize
Gökyüzünü işaret eden tüm minarelere
Namaz uykudan hayırlıdır demeyi öğrettin
Hicretine kaçış dediler gözlerini kalplerinden kaçıranlar
Oysa sen O’nurunla Mekke’ye hüznü Medine’ye Sevinci öğrettin
Buz dağlı kalplere şefkati öğrettin
Biz unutmuşken beşeriyet çemberinde fakrı
Sen rahmeti rahmana olan acziyetimizi öğrettin
Baktın ki getiremez olduk hiç bir hayrın sonunu
Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla başlamayı öğrettin
Dilinden dökülen her cümleyi ikrar etti kalplerimiz
İnayetinle doldu taştı tüm çehremiz
Sen tek kelimenle şahadeti öğrettin bize
Uhud’da mübarek dişin kırıldığında kainat sahibi, cebraile;
“habibimin kanına yetiş, eğer kanından bir damla yere düşerse
yerde hiç bir bitki ve ağaç çıkarmam” dediğinde
öğrettin bize en büyük gücün merhametini
Elimizde gaflet anahtarı tüm günah kapılarını zorlarken
Tevbe kapısını öğrettin sen bize
Seninle başlangıç sahur bereketi, seninle sonumuz iftar serveti
Bereketinle servetin arası, orucun masivası
Hacerin ismaile çölde su araması gibi arar olduk seni
Yokluğun o çölde susuzluk ey Muhammed
Yokluğun fani dünyamızı daha bir fanileştirdi ey Ahmed
Seni çok özledik ey Nebi, ey rahmet
İbrahim ASLAN


