Özel Haber – Sessiz Tehlike: Türkiye’nin Yeraltı Sularında Alarm
Handan Demir – EHA Ankara Temsilcisi
Türkiye’de kamuoyunun gündemine çoğunlukla deprem, enflasyon ya da siyasi krizler otururken, görünmez bir kriz sessizce büyüyor: Yeraltı suları hızla tükeniyor. Devlet Su İşleri’nin yayımladığı son verilere göre, Konya Ovası’nda yeraltı suları son 40 yılda 27 metre çekildi. Tarımda aşırı sulama, iklim değişikliğiyle birleşince ülkenin en önemli tahıl ambarında çölleşme riski giderek artıyor.
Uzmanlar, yalnızca Konya değil, Ankara, Eskişehir ve Şanlıurfa gibi illerde de obruk oluşumlarının arttığını belirtiyor. Obrukların nedeni, yeraltındaki boşalan su boşlukları. Bilim insanları bu durumun artık doğal değil, insan eliyle hızlandırılmış bir afet olduğunu vurguluyor. Her yıl yüzlerce yeni obruk kayda geçiyor; köyler, tarım arazileri ve yollar risk altında.
Dış basın, Türkiye’nin tarımsal üretimde yaşadığı bu kırılganlığı da not ediyor. Özellikle Avrupa’daki gıda krizinin ardından Türkiye’nin stratejik önemi artarken, su krizinin tarım ihracatını tehdit edebileceği konuşuluyor. Uzmanlara göre önlem alınmazsa, Türkiye sadece tahıl değil, su fakiri bir ülke haline de gelebilir.
Peki çözüm ne? Uzmanlara göre atılması gereken adımlar çok açık. Modern sulama tekniklerine geçiş acil bir ihtiyaç. Salma sulama terk edilmeli, çiftçiler damla ve yağmurlama sistemlerine teşvik edilmeli. Devlet bu yatırımları sübvanse etmeli ve çiftçilere kolay kredi imkanları sağlanmalı.
Yeraltı kuyularının lisanssız kullanımı önlenmeli ve tüm su çekimleri sayaçlarla kayıt altına alınmalı. Şehirlerde kullanılan sular arıtılarak tarımda yeniden kullanılmalı. Bu, özellikle su kıtlığı yaşayan bölgelerde büyük bir kaynak yaratabilir.
Tarımda ürün deseni de yeniden planlanmalı. Su tüketimi çok yüksek olan pancar ve mısır gibi ürünler yerine daha az su isteyen alternatif ürünler teşvik edilmeli. Su yalnızca il il değil, havza bütünlüğü içinde yönetilmeli. Bir bölgede fazla su tüketimi, tüm havzayı kurutabiliyor.
Çiftçilere ve halka suyun değeri anlatılmalı, tasarruf kültürü toplumsal bir refleks haline getirilmeli. Eğitim programlarıyla farkındalık artırılmalı, yerel yönetimlerden üniversitelere kadar geniş bir iş birliği yapılmalı.
Türkiye, su krizini çözmek için bugünden adım atmazsa, bu sadece tarımda değil, gıda güvenliğinde, ekonomide ve sosyal hayatta çok daha büyük sorunlara yol açacak. Yeraltında kaybolan su, aslında ülkenin geleceğinden çalınan bir damla olarak tarihe geçiyor. Ancak doğru politikalar ve kararlı uygulamalarla bu sessiz tehlikeyi fırsata çevirmek hâlâ mümkün.

