İsrail’in BriLife Aşısı Türkiye’de Farklı Bir İsimle mi Denendi?

Handan Demir – EHA Ankara Temsilcisi

Pandemi yıllarında tüm dünya aşı yarışına girdi. Her ülke kendi biyoteknolojik kapasitesine göre COVID-19’a karşı çözüm aradı. Bu süreçte İsrail’in devlet araştırma kurumu Israel Institute for Biological Research (IIBR) tarafından geliştirilen BriLife adlı aşı, dikkat çeken projelerden biri oldu. Ancak son dönemde Türkiye’de artan kalp sorunları, ani ölümler ve alerjik reaksiyonlar kamuoyunda yeniden “bazı aşıların farklı isimlerle uygulanmış olabileceği” iddialarını gündeme taşıdı.

 

BriLife, virüsün genetik yapısındaki spike proteini taşıyan bir vektör sistemine dayanıyor. Bu teknoloji daha önce Ebola aşılarında da kullanılmıştı. İsrail Savunma Bakanlığı’na bağlı IIBR, projenin haklarını 2021’de NRx Pharmaceuticals adlı ABD merkezli şirkete devretti. NRx, klinik denemeleri Gürcistan, Avrupa Birliği ülkeleri ve “Orta Doğu bölgesi” olarak tanımlanan sahalarda sürdürdü. Bu tanımda Türkiye’nin yer alıp almadığı resmi olarak belirtilmedi.

 

Türkiye’nin pandemi dönemindeki stratejisi, yerli TURKOVAC aşısını geliştirmenin yanı sıra, BioNTech ve Sinovac gibi global üreticilerle yapılan anlaşmalar üzerine kuruluydu. Sağlık Bakanlığı kayıtlarında, BriLife adlı bir aşının ruhsat veya ithalat kaydı bulunmuyor. Buna karşın, aynı teknolojiye benzer ifadeler içeren bazı klinik başvuruların Türkiye’de görüldüğü dikkat çekti. Bu durum, kamuoyunda “BriLife Türkiye’de farklı bir isimle mi denendi?” sorusunu doğurdu.

 

Pandemi sonrası dönemde Türkiye’de ve birçok ülkede kalp krizi, ritim bozukluğu ve pıhtılaşma şikâyetlerinde artış yaşandığı gözlendi. Kardiyoloji bölümlerine yapılan başvurular, geçmiş yıllara oranla belirgin biçimde yükseldi. Uzmanlara göre bu artışın kesin nedeni yalnızca tek bir faktörle açıklanamaz. COVID-19’un kendisinin kalp kasına zarar verebildiği, uzun süreli hareketsizlik, stres ve enfeksiyon sonrası iltihaplanmanın da etkili olabileceği değerlendiriliyor.

 

Öte yandan bazı vatandaşlar, aşıdan aylar sonra gelişen cilt döküntüsü, kurdeşen, nefes darlığı veya kas ağrısı gibi alerjik reaksiyonlardan şikâyet etti. Bu vakaların bir kısmı tıbbi raporlarla kayıt altına alınsa da, kapsamlı bir istatistik kamuoyuyla paylaşılmadı. Uzmanlar, bu tür reaksiyonların sadece aşıya değil, virüsün kalıntı etkilerine, psikolojik stres faktörlerine veya bağışıklık sisteminin aşırı tepkisine de bağlı olabileceğini belirtiyor.

 

Şu ana kadar Türkiye’de BriLife veya benzeri bir aşının halka farklı bir isimle uygulandığına dair resmî bir veri bulunmuyor. Ancak toplumda artan kalp ve alerji vakalarının nedenlerini anlamak için daha derin bir bilimsel araştırma yapılması gerektiği açık. Sağlık Bakanlığı ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun bu süreçte detaylı ve şeffaf veriler paylaşması, hem halkın güvenini tazeleyecek hem de yanlış bilgilerin önüne geçecektir.

 

Pandemi geride kalmış görünse de, etkileri hâlâ sürüyor. Bilimin ışığında yürütülecek araştırmalar ve toplumla açık iletişim, gelecekte benzer tartışmaların önüne geçmenin en güvenilir yoludur.

 

Ali Bozkurt

Related Articles

Bir yanıt yazın