Bir zamanlar küçük bir kasabada, Ramazan ayı geldiğinde herkesin yüzünde bir gülümseme, kalbinde bir sevinç olurdu. Hele Helbest için, Ramazan’ın gelmesi demek çocukluğun en güzel anılarının canlanması demekti.
Helbest, babası Özer ve annesiyle birlikte yaşardı. Babası Özer, her sahur vakti eve sıcacık pide getirir, Helbest ise cam kenarına oturup büyük bir heyecanla babasının gelişini beklerdi. Geceye uzanan haftaları sayardı, her günün sonunda kimlerin iftara geleceğini düşünürdü. Evin içinde Ramazan’ın coşkusu ve tatlı telaşı hissedilirdi. Annesi mutfakta harikalar yaratır, iftar sofraları özenle hazırlanırdı.
Bir Günün Hatırası
Helbest, bir akşam üzeri sahur hazırlıkları yaparken annesi mutfakta telaşla çalışıyordu. O an Helbest’in babası, Özer, kapıda belirdi. Elinde sıcacık pidelerle içeri girdiğinde, Helbest’in yüzü aydınlandı. Pidenin sıcaklığı, babasının sevgisiyle harmanlanmış gibiydi. Aile sahur sofrasında bir araya geldi, birlikte dua etti, şükretti. Ramazan’ın ruhunu paylaşarak yaşadılar. Babası, Helbest’e her gece güzel hikayeler anlatırdı, bu anılar Helbest’in hafızasında yer edindi.
Bir gece, babası Özer, Helbest’e küçüklüğünde yaşadığı Ramazan’ı anlattı. Gözlerinde parıldayan anılarla, çocukluğunun Ramazan ayını yad etti. O an Helbest, babasının gözlerindeki ışığı ve annesinin yüzündeki sevgiyi daha da derinden hissetti.
Beren Paşazade

